26 Ağustos 2008 Salı

TV başına geçince sadece vakit mi öldürülüyor?



17 Ocak 2008 Perşembe 10:33
Burhan Bozgeyik
Milli Gazete


TV başına geçince sadece vakit mi öldürülüyor?
Köroğlu, “tüfek icad oldu, mertlik bozuldu!” der. Bu deyişi, “TV icad oldu, kardeşlik, dostluk, muhabbet, akrabalık bağı bozuldu!” şeklinde adabte edebiliriz.


Bir ahbap, birbirimizle görüşemeyişimizin gerekçesini şöyle açıklıyordu:
“Doğrusu şu: Hemen hemen hiç kimseyle görüşmüyoruz. Kimseye gitmiyoruz. İşten gelince televizyonun karşısına geçiyoruz. O bizi yakalıyor, bir daha da bırakmıyor. Ondan sonra gidip yatıyoruz!”


Televizyon deyip geçmeyin. Bu sihirli kutu, milyonları âdeta büyülemiş, aklını, fikrini, kalbini esir almış durumda. Felak sûresinde Rabbimiz, “düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden” Kendisine sığınmamızı hatırlatmaktadır. Her gün Felak ve Nâs surelerini okurken, “televizyonun şerrinden” de Allahu Azimüşşan’a sığınalım.


Kullanma kılavuzunu okumadan, çamaşır makinası, ocak, kombi, vs. gibi âletleri gelişigüzel çalıştırmaya kalkan, o âletlerin bozulmasına sebebiyet verir ve kazalara da dâvetiye çıkarır.


Elinde doğru harita olmadan yola çıkan, yolunu kaybeder, perişan olur.


Öyle de, “televizyonu büyülenmeden, aklını, kalbini zehirletmeden seyretmek için de çok ciddi bilgilerle donanmış olmak lazımdır.


Bilgili olmak da yetmez. Cinlikleri, hinoğlu hinlikleri de bilmek şarttır. Bu da yetmez. Yazıyı tersten okuyan adamlar gibi, aşağı yukarı her haberi, her haber-yorumu “tersten” okuyabilmesini bilmek lazımdır. Yoksa çok bilgili olsanız dahi bir haberde zokayı yutarsınız ve rotadan çıkarsınız. Ondan sonra al başına belayı...



Bizim insanımız herkesi kendisi gibi saf, temiz düşünceli sanıyor. Her duyduğuna da hemencecik inanıyor. Hey gibi hacı amca hey! Hangi devirde yaşıyoruz. Elin oğlu dünyaya “yalan haber” yaymak için milyar dolarlar harcıyor.


Benim vatandaşım, “Ne var bunda, haber dinliyorum!” diyor. İyi de senin “bir haber”le dünyanın değiştiğinden haberin var mı?


Bir kere şunu bilin: Şu anda dünyada ne olup bitiyorsa, onun iç yüzü kesinlikle televizyon kanallarında takdim edildiği gibi değildir. Verilen hemen hemen her haberi tersinden okuyun!


Televizyon karşısında “vakit öldürdüğünü” düşünenler! Öldürdüğünüz sadece vakit değil.


Kendi aklınızı, kendi ruhunuzu, kendi kalbinizi de kendi ellerinizle öldürüyorsunuz, bunu bilin!


Televizyon seyrede seyrede, insanın hassasiyeti kayboluyor. Hafızasını yitiren insan gibi, insan kimliğini yitiriyor. Bir müddet sonra, “Ben neyim?” demeye başlıyor. Sorunun cevabını yine “kanallar” veriyor: yaptıkları programlarla, “Sen şusun! Sen busun!” diyorlar. O yitik kimlikli insan da bazan şu oluyor, bazan bu!..


Derken karşımıza kimliksiz zombiler dikiliyor.
İnsanlarımızın zaafını bilen hinoğlu hinler de şimdi tek tuşla kitleleri yönetiyor.


İnsan TV karşısında ha ha ha, hi hi hi’lerle vakit öldürüyor. Ama öldürdüğünün yalnızca vakit olmadığını bilmiyor.


Siz TV’yi mika, plastik, cam, kablo, katot, anot, asilograf, vs.’den mürekkep basit bir âlet mi zannediyorsunuz?


Tıpkı şeytanın vücudu gibi, bu cihazı da hafife aldınız mı, yandınız demektir...

Hiç yorum yok: