25 Ağustos 2008 Pazartesi

Önce Ahlak ve Maneviyat


...

TV’ler ahlâkı tahrip aracı mı?


Televizyon etkili bir kitle iletişim aracı... Faydalıya da hizmet edebilir, zararlıya da... Bu ülke bizim... Bu insanlar bizim insanımız... 75 milyon olarak aynı gemide yolculuk yapan insanlar durumundayız. Sevinçlerimiz de ortak, kederlerimiz de. Niçin bu kurumları insanların faydasına hizmet ettirmeyelim? Normalde insanlığın faydasına hizmet etmesi gereken televizyon yayıncılığı Türkiye’de farklı icra ediliyor.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, TV Bölümü’nün 26 ilde yaptığı 2008 yılı araştırmasının sonucu “İzleyenlerin büyük bir kısmı, televizyonun toplum ahlâkını bozduğunu, insanı ve çevreyi etkilediğini” ortaya koydu. (3.3.2008)
TV’ler aracılığıyla yapılan manevi tahribatın hangi noktaya ulaştığına bakın ki, ilköğretim çağındaki çocuklara dansözlük yaptırıyor, vücut teşhiri yapmaya özendiriyorlar. Şu yarışma türüne bakın ki halk dans ve dansözlükle yarıştırılıyor. Bunların ne anlama geldiğini, toplumun hangi noktaya götürülmek istendiğini düşünebiliyor musunuz? Ne oluyoruz? Ahlâksızlık meşrulaştırılıyor, tabii hale getirilmeye çalışılıyor. Müzik ve cazibeli kadınlar aracılığıyla insanları gevşetiyor, değerlerinden soyutlamak istiyorlar. Nice İlahiyatçının bu tür sunucular karşısındaki gevşek tutumunu, hatta sözlerini oradaki havaya göre ayarladıklarını az mı gördük?
Televizyonlar SMS geliri elde etmek için akla hayale gelmeyen yollara başvuruyorlar. Ar ve haya duygularını yok ediyorlar. “Millet istiyor, biz de veriyoruz.” bahanesinin arkasına saklanıyorlar. Halbuki medya kuruluşları, toplum ne istiyorsa onu yapmak yerine, toplumun seviyesini ve bilgi düzeyini yükseltmek için çalışan kurumlar olmalı değil mi? Menfaatleri üzerine kurdukları saltanatlarını sürdürmek istiyorlar. Millet düşünmesin, yaşadığı haksızlıkları sorgulamasın arzu ediyorlar. Zihinleri dumura uğratacak yayınlar yapıyorlar. Yabancı diziler, filmler, bilgisayar oyunları, eğlence ve magazin programları... Önceden benzerine rastlamadığımız cinayet çeşitlerine şahit oluyoruz. Soygun, ahlâksızlık ve seviyesizliğin bin bir çeşidi... Toplumun sosyal yapısı, manevi dokusu dinamitleniyor, duyan ve ilgilenen yok.
Bazı TV kuruluşları, halkın ibadetlerine, gençlerin namaz kılmalarına büyük tepki gösteriyorlar. Üç öğrenci tamamen inançlarının gereği olarak okulun bodrumunda namaz kılmışsa, bazı basın kuruluşları bu olayı Türkiye’nin dinamitlenmesi şeklinde bir gelişme gibi gösteriyorlar, abarttıkça abartıyorlar. Bu özellikteki basın kuruluşları ne yapmak istiyorlar dersiniz? Basına düşen, o gençlerin inanç hürriyetlerini savunmak ve yetkililerden daha uygun bir mekan tahsis etmelerini istemek değil midir? İnançlı insanlara karşı bu düşmanlığın sebebi ne? Aynı basın İslâm dışındaki dinlere karşı öylesine hoşgörülü ki... Haziran 2008’de bir grup Yahudi Atatürk Hava Limanı’nda, herkesin gözü önünde toplu ayin yapmış, herkesin dikkatini üzerlerine çekmişti. Söz konusu basın bu olay karşısında sus pus olmuş, görmemezlikten gelmeyi tercih etmişti. Halbuki basın en azından bütün dinlere karşı aynı saygıyı göstermesi gerekmez mi? Hele, bu ülke insanlarının mensubu oldukları İslâm dini konusunda daha hassas davranmaları icab etmez mi? Bu farklı tutumun sebebi de ne ola ki…
Türkiye gibi, halkı Müslüman olan bir ülkede, başörtülü kadın görüntüsüne tahammül edemeyen basın kuruluşları var. Hatta bu hastalık bazı muhafazakar basın kuruluşlarına bile sirayet etmiş durumda. Hakan Albayrak “Ülke TV ekranlarında niye hiç başörtülü yok?” diye sorduktan sonra şunları yazıyor. “Kanal 7’nin yan kuruluşu olan ülke TV’nin gazetelerde yayınlanan reklamını görünce beynimden vurulmuşa döndüm.
Reklamda arz-ı endam eden 8 hanım sunucu/ moderatör arasında bir tane bile başörtülü yer almıyor.
Zaten Kanal 7’de de başörtülü bir sunucu/moderatör yok artık!..
Halbuki bu kanal 14 sene evvel başörtülü bir haber sunucusuyla yayın hayatına atılarak devrim yapmıştı.
Revizyonun bu kadarına pes doğrusu!” (Yenişafak, 10.5.2008)
Toplumu her geçen gün değerlerinden soyutlamak için nice hesaplar yapılıyor. Gençler umut tacirleri ve çıkar grupları tarafından istismar ediliyor. Hastalıklı zihniyetin yapamayacağı rezalet yok. Nesillerin mahvolması için girmedikleri kılık, kullanmadıkları araç yok...


Hiç yorum yok: